Skip to main content

Gamze Betül Tiryaki – Muhalif Özel Zihnimizin derinliklerinde gizlenen ve çoğu zaman fark etmediğimiz, hayatımızı etkileyen 10 psikolojik rahatsızlığı keşfedin. Kendinizi daha iyi anlamak için bu gizli düşmanlara karşı hazırlıklı olunDüşük Özsaygı (Self-Esteem)Düşük özsaygı (self-esteem), kişinin kendine olan değerlendirmesi veya kendini değerlendirme yeteneği ile ilgilidir. Bu kavram, kişinin kendisini nasıl gördüğünü, kendisine olan inancını, değerini ve saygıyı ifade eder.Düşük özsaygı genellikle çocukluk döneminde aile, eğitim, arkadaş ilişkileri ve toplumsal etmenler gibi çeşitli faktörlerin bir kombinasyonuyla şekillenir. Olumsuz deneyimler, eleştiriler, aşağılama, aşırı mükemmeliyetçilik veya başarısızlık duygusu gibi yaşanan olaylar düşük özsaygıya katkıda bulunabilir.Düşük özsaygıya sahip bir kişi şunları deneyimleyebilir:
1.    Kendine güvensizlik.
2.    Sürekli olarak kendini eleştirme.
3.    Başkalarının beklentilerini aşırı öneme alma.
4.    Kendini başkalarıyla karşılaştırma ve yetersiz hissetme.
5.    Risk almaktan kaçınma.
6.    Sosyal izolasyon ve insanlarla ilişki kurmada güçlük.Düşük özsaygı, kişinin genel yaşam kalitesini olumsuz etkileyebilir ve depresyon, anksiyete gibi psikolojik sorunlarla ilişkilendirilebilir. Ancak düşük özsaygı düzeltilmesi mümkün bir durumdur. Psikoterapi (terapi), özsaygıyı artırmak için etkili bir yöntem olabilir. Terapi, kişinin kendini daha iyi anlamasına, olumsuz inançlarıyla yüzleşmesine ve sağlıklı özsaygı düzeylerini geliştirmesine yardımcı olabilir. Kendi kendine yardım ve öz farkındalık da özsaygıyı artırma sürecinde önemli rol oynayabilir.İşlevsel Olmayan Mükemmeliyetçilikİşlevsel olmayan mükemmeliyetçilik, kişinin mükemmeliyetçi bir tavır sergilemesine rağmen bu tavrın kendisi veya başkaları için olumsuz sonuçlar doğurduğu bir durumu ifade eder. Mükemmeliyetçilik, kişinin kendisine yüksek standartlar koyma, her zaman mükemmel sonuçlar elde etme çabası ve hataları tolere etmeme eğilimiyle karakterizedir. Ancak işlevsel olmayan mükemmeliyetçilik, bu özelliklerin sağlıklı bir düzeyin ötesine geçtiği ve kişinin yaşam kalitesini olumsuz etkilediği bir noktayı ifade eder.İşlevsel olmayan mükemmeliyetçilik şu özellikleri içerebilir:Aşırı Stres: Mükemmeliyetçiler, sürekli olarak mükemmel sonuçlar elde etmeye çalıştıkları için aşırı stres altında olabilirler. Hatalar veya başarısızlıklar, onlar için büyük kaygı kaynakları haline gelebilir.
İş Ahlakı Bozuklukları: Bazı mükemmeliyetçiler, başkalarını eleştirmek veya rekabet etmek için etik olmayan yolları tercih edebilirler.
İlişkilerde Sorunlar: Mükemmeliyetçilik, kişinin ilişkilerini olumsuz etkileyebilir. Sürekli eleştirici veya hoşnutsuz bir tavır, partnerler, aile üyeleri veya iş arkadaşları arasında gerilimlere yol açabilir.
İş Performansında Sorunlar: Mükemmeliyetçilik, kişinin iş performansını etkileyebilir. Çünkü mükemmeliyetçiler, işlerini bitirme konusunda fazla zaman harcayabilirler ve bu da zaman yönetimi sorunlarına yol açabilir.
Fiziksel ve Ruhsal Sağlık Sorunları: Aşırı mükemmeliyetçilik, kişinin fiziksel ve ruhsal sağlığını olumsuz etkileyebilir. Uykusuzluk, depresyon, anksiyete ve tükenmişlik gibi sorunlarla ilişkilendirilebilir.
İşlevsel olmayan mükemmeliyetçilik, kişinin yaşamında dengeyi kaybetmesine ve mutsuzluğa yol açabilir. Bu nedenle, mükemmeliyetçilik eğilimleri fark edildiğinde ve olumsuz sonuçlar doğurduğunda, psikoterapi veya danışmanlık gibi profesyonel yardım almak önemlidir. Bu yardımla, kişi mükemmeliyetçilik eğilimlerini daha sağlıklı bir şekilde yönetmeyi öğrenebilir ve yaşam kalitesini artırabilir.İnternet Bağımlılığıİnternet bağımlılığı, kişinin internet kullanımına aşırı ve kontrolsüz bir şekilde bağımlı hale gelmesi durumunu ifade eder. Bu, çevrimiçi platformlara, oyunlara, sosyal medya sitelerine veya diğer internet içeriklerine sürekli olarak aşırı derecede zaman harcamak ve bu kullanımı kontrol etme yeteneğini kaybetmek şeklinde tezahür eder. İnternet bağımlılığı aynı zamanda İnternet Oyunları Bozukluğu veya İnternet Kullanım Bozukluğu olarak da adlandırılır.İnternet bağımlılığının belirtileri şunlar olabilir:1.    İnternete sürekli olarak düşkünlük ve aşırı zaman harcama.
2.    İnternet kullanımının kontrol edilememesi ve kullanım süresini sınırlamada güçlük.
3.    Diğer önemli günlük aktiviteleri (iş, okul, aile ve arkadaş ilişkileri gibi) ihmal etme.
4.    İnternet kullanımının fiziksel sağlık sorunlarına yol açma (örneğin, uyku eksikliği, göz yorgunluğu, kas ağrıları).
5.    Sosyal izolasyon ve yalnızlık hissi.
6.    İnternet kullanımı nedeniyle iş veya okul başarısının azalması.
7.    İnternet kullanımının negatif duygusal sonuçlara yol açma (örneğin, depresyon, anksiyete, öfke).
8.    İnternet kullanımının azaltılması veya bırakılması durumunda geri çekilme belirtileri gösterme (örneğin, sinirlilik, huzursuzluk).İnternet bağımlılığı, psikolojik ve sosyal sorunlara yol açabilir ve kişinin yaşam kalitesini olumsuz etkileyebilir. Ayrıca, iş, aile ve arkadaş ilişkilerine zarar verebilir. İnternet bağımlılığı, özellikle gençler ve genç yetişkinler arasında daha yaygın görünmektedir, ancak her yaş grubunda görülebilir.
İnternet bağımlılığıyla başa çıkmak için bireysel terapi, grup terapisi veya destek grupları gibi tedavi seçenekleri mevcuttur. Terapi, kişinin bağımlılığını anlamasına yardımcı olabilir ve daha sağlıklı bir internet kullanımı için stratejiler geliştirmesine katkı sağlayabilir. Ayrıca, aile üyeleri ve arkadaşlar da destek sağlayabilirler. Önemli olan, bağımlılığı tanımak ve profesyonel yardım aramaktır.Duygusal yeme bozukluğu (Binge Eating Disorder, BED)Duygusal yeme bozukluğu (Binge Eating Disorder, BED), aşırı yeme atakları olarak bilinen kontrolsüz yeme nöbetleri yaşayan ve bu nöbetler sırasında genellikle büyük miktarlarda yiyecek tüketen bir psikolojik bir rahatsızlıktır. Duygusal yeme bozukluğu, genellikle bu yeme nöbetleri sonucu kişinin kendini kötü hissetmesi ve suçluluk duymasıyla karakterizedir. BED, bir tür yeme bozukluğu olarak kabul edilir ve psikolojik ve fizyolojik etkileri vardır.Duygusal yeme bozukluğunun belirtileri şunlar olabilir:1.    Kontrolsüz Yeme Nöbetleri: Kişi, belirli bir zaman diliminde aşırı miktarda yiyecek tüketir ve bu sırada kendini kontrol edemez.
2.    Duygusal Tetikleyiciler: Bu yeme nöbetleri genellikle stres, üzüntü, yalnızlık, öfke veya sık sık duygu değişimleri gibi duygusal tetikleyicilerle ilişkilendirilir.
3.    Hızlı Tüketme: Yiyecekler hızlı bir şekilde yutulur, çiğnenmez ve yeterli tadı almadan tüketilir.
4.    Yemek Sonrası Suçluluk ve Pişmanlık: Yeme nöbeti sonrasında kişi suçluluk, pişmanlık ve depresyon hissi yaşar.
5.    Aşırı Kilolu veya Obezite: Duygusal yeme bozukluğu, kilo artışına ve obeziteye yol açabilir.
6.    Diğer Sağlık Sorunları: BED, diyabet, yüksek tansiyon, kalp hastalıkları gibi sağlık sorunları riskini artırabilir.
7.    Sosyal ve İşlevsellik Sorunları: BED, kişinin sosyal ilişkilerini ve işlevselliğini olumsuz etkileyebilir.Duygusal yeme bozukluğu, fiziksel ve psikolojik sağlık sorunlarına yol açabileceği için tedavi edilmesi önemlidir. Tedavi seçenekleri arasında psikoterapi (terapi), davranış terapileri, destek grupları ve beslenme danışmanlığı bulunabilir. Terapi, kişinin yeme alışkanlıklarını ve duygusal tetikleyicilerini anlamasına, başa çıkma stratejileri geliştirmesine ve BED ile başa çıkmayı öğrenmesine yardımcı olabilir. Ayrıca, tıbbi bir profesyonelin rehberliği ile fiziksel sağlık sorunları da yönetilmelidir.Sosyal Anksiyete BozukluğuSosyal anksiyete bozukluğu (Sosyal Fobi), sosyal durumlar veya topluluk önünde konuşma gibi sosyal etkileşimler sırasında aşırı bir şekilde yoğun anksiyete veya kaygı hissetme durumunu ifade eder. Bu rahatsızlık, kişinin başkaları tarafından eleştirilme, utandırılma veya olumsuz değerlendirilme korkusuyla karakterizedir. Sosyal anksiyete bozukluğu, sosyal etkileşimlerin normalden daha yoğun bir şekilde kaygı yaratması ve kişinin günlük yaşamını olumsuz etkilemesi nedeniyle önemli bir psikolojik rahatsızlık olarak kabul edilir.Sosyal anksiyete bozukluğunun belirtileri şunlar olabilir:1.    Topluluk önünde konuşma veya performans sergileme korkusu.
2.    Yabancılarla veya tanıdık kişilerle konuşma, tanışma veya sosyal etkileşimde bulunma korkusu.
3.    Başkalarının dikkatini çekmekten veya hata yapmaktan kaçınma eğilimi.
4.    Sosyal durumlar öncesi veya sırasında yoğun fiziksel belirtiler yaşama (örneğin, terleme, titreme, mide rahatsızlığı, kalp çarpıntısı).
5.    Sosyal etkileşimlerden kaçınma veya minimumda tutma.
6.    Sosyal anksiyete, kişinin iş, eğitim ve sosyal ilişkilerini olumsuz etkileyebilir.Sosyal anksiyete bozukluğu, genellikle ergenlik veya genç yetişkinlik döneminde başlar ve yaşam boyu devam edebilir. Bu rahatsızlık, kişinin sosyal izolasyon, düşük özsaygı ve depresyon gibi diğer psikolojik sorunlara yol açabilir.Tedavi seçenekleri arasında bireysel psikoterapi (çoğunlukla bilişsel davranış terapisi veya maruz bırakma terapisi), ilaç tedavisi (anksiyete ilaçları), ve destek grupları bulunabilir. Tedavi, kişinin kaygılarıyla başa çıkma stratejilerini öğrenmesine, olumsuz düşünce kalıplarını değiştirmesine ve sosyal durumları daha rahat bir şekilde deneyimlemesine yardımcı olabilir. İlaç tedavisi, bazı durumlarda tedaviye ek olarak kullanılabilir. Sosyal anksiyete bozukluğu olan kişiler, profesyonel bir sağlık uzmanından yardım almalıdır, çünkü tedavi ile belirtileri yönetmek mümkün ve etkilidir.Generalize Anksiyete Bozukluğu (GAB)Generalize anksiyete bozukluğu (GAB), sürekli ve aşırı kaygı ve endişe hissi ile karakterize edilen bir psikiyatrik rahatsızlıktır. Bu rahatsızlık, kişinin günlük yaşamında birçok farklı konuyla ilgili sürekli olarak endişelenmesi ve bu kaygıların kontrol edilmesinin zor olması ile tanımlanır. Generalize anksiyete bozukluğu, kaygı belirtilerinin en az altı ay boyunca devam etmesi gereken kronik bir durumdur.Generalize anksiyete bozukluğu belirtileri şunları içerebilir:1.    Sürekli ve Aşırı Kaygı: Kişi, genellikle gerçekçi bir neden olmaksızın farklı konularla ilgili sürekli olarak aşırı endişe duyar.
2.    Fiziksel Belirtiler: Kaygı, fiziksel semptomlara yol açabilir, örneğin kas gerginliği, titreme, terleme, mide rahatsızlığı, baş ağrısı ve uyku problemleri gibi.
3.    Zihninde Karışıklık: Zihinsel odaklanma güçlüğü, dikkat eksikliği ve zihinsel karışıklık gibi belirtiler sık görülebilir.
4.    Sürekli Sıkıntı: Kişi, gelecekteki olumsuz olaylar veya durumlar hakkında sürekli endişelenir. Bu durum, kişinin günlük işlevselliğini olumsuz etkileyebilir.
5.    Fiziksel ve Sosyal İzolasyon: GAB yaşayan kişiler, kaygılarından kaçınmak için sosyal etkileşimlerden kaçınabilirler.
6.    Yorgunluk: Sürekli kaygı ve endişe, kişiyi yorgun hissettirebilir ve enerji seviyelerini düşürebilir.Generalize anksiyete bozukluğu, genellikle yaşam stresi veya travmatik deneyimler gibi çeşitli faktörlerle tetiklenebilir veya kötüleşebilir. Genetik yatkınlık da bu rahatsızlığın gelişiminde etkili olabilir.
Tedavi seçenekleri arasında psikoterapi (terapi) ve ilaç tedavisi bulunur. Bilişsel davranış terapisi (BDT) gibi terapi yöntemleri, kişinin endişe düzeyini azaltmasına ve olumsuz düşünce kalıplarını değiştirmesine yardımcı olabilir. Anksiyete ilaçları da semptomları hafifletmede etkili olabilir. Tedavi, kişinin yaşam kalitesini artırmak ve kaygı düzeyini yönetmek için önemlidir. Eğer GAB belirtileri yaşıyorsanız, bir mental sağlık profesyoneli ile görüşmek ve uygun tedavi seçenekleri hakkında danışmak önemlidir.Depersonalizasyon/Derealizasyon BozukluğuDepersonalizasyon/Derealizasyon Bozukluğu (DP/DR Bozukluğu), kişinin kendini ya da çevresini gerçek dışı veya yabancı bir şekilde algıladığı ve bu algının kişiye kaygı veya rahatsızlık verdiği bir tür anksiyete bozukluğudur. Bu bozuklukta, kişi kendi bedenini veya dünyayı “gerçek” gibi deneyimlemekte zorluk çeker.
Depersonalizasyon, kişinin kendi vücudunu veya zihinsel süreçlerini yabancı veya uzak bir nesne gibi hissettiği bir deneyimi ifade eder. Kişi kendini bir gözlemci gibi hisseder, duygusal tepkileri azalmış veya sönük gibi algılayabilir.Derealizasyon ise kişinin çevresini veya dış dünyayı gerçek dışı, tuhaf veya yabancı bir şekilde algıladığı bir deneyimi ifade eder. Kişi, nesnelerin, insanların veya ortamın “gerçek” gibi görünmediğini hisseder.Depersonalizasyon/Derealizasyon Bozukluğu belirtileri şunları içerebilir:1.    Kendini yabancılaştırma veya dışarıda bir izleyici gibi hissetme.
2.    Kendini veya çevresini gerçek dışı veya rüya gibi algılama.
3.    Duygusal donukluk veya duygusal tepkilerin azalması.
4.    Algı ve düşünce bozukluklarına benzer deneyimler yaşama.
5.    Bu durumların kişinin günlük yaşamını, işlevselliğini veya yaşam kalitesini olumsuz etkilemesi.DP/DR Bozukluğu, genellikle aşırı stres, travmatik olaylar, anksiyete bozuklukları, depresyon veya panik bozukluğu gibi diğer psikiyatrik rahatsızlıklarla birlikte görülebilir. Ayrıca, uyuşturucu madde kullanımı veya migren gibi nörolojik hastalıklarla ilişkilendirilebilir.Tedavi seçenekleri arasında psikoterapi (terapi), özellikle bilişsel davranış terapisi (BDT) veya duygusal odaklı terapiler, DP/DR Bozukluğu semptomlarını yönetmeye yardımcı olabilir. Ayrıca, ilaç tedavisi, semptomları hafifletmede kullanılabilir, ancak her durum için uygun olmayabilir.DP/DR Bozukluğu yaşayan kişiler, bir mental sağlık uzmanına danışmalı ve tedavi seçeneklerini değerlendirmelidir. Bu rahatsızlık, uygun tedavi ile genellikle kontrol altına alınabilir ve semptomların hafifletilmesine yardımcı olabilir.Uyum BozukluğuUyum Bozukluğu, kişinin çeşitli yaşam değişikliklerine uyum sağlama güçlüğü yaşadığı bir psikolojik rahatsızlıktır. Bu değişiklikler, iş, okul, aile, ilişkiler veya sağlık durumu gibi yaşamın önemli alanlarında meydana gelebilir. Uyum Bozukluğu, kişinin bu değişikliklere tepki olarak aşırı stres, kaygı ve duygusal sıkıntılar yaşamasıyla karakterizedir.Uyum Bozukluğu belirtileri şunları içerebilir:1.    Anksiyete: Yeni bir duruma uyum sağlama veya değişikliklere karşı endişe ve kaygı duyma.
2.    Depresyon: Yaşam değişiklikleri sonucu üzüntü, hüzün veya umutsuzluk hissetme.
3.    İrritabilite: Aniden yaşanan değişikliklere veya belirsizliklere karşı sinirlilik veya tahammülsüzlük.
4.    Fiziksel Belirtiler: Baş ağrısı, mide rahatsızlığı, uyku bozuklukları gibi fiziksel semptomlar yaşama.
5.    İşlevsellik Kaybı: Uyum sorunları nedeniyle iş, okul veya sosyal ilişkilerde performans kaybı.Uyum Bozukluğu, önemli yaşam olaylarına tepki olarak ortaya çıkabilir. Örnek olarak, iş değişikliği, evlilik, boşanma, sağlık sorunları, ölüm, taşınma veya eğitim kurumlarına geçiş gibi büyük yaşam olayları bu tür bir bozukluğu tetikleyebilir.Uyum Bozukluğu, geçici bir durum olabileceği gibi, bazı kişilerde uzun sürebilir ve kronikleşebilir. Tedavi seçenekleri arasında psikoterapi (terapi) ve stres yönetimi stratejileri bulunur. Terapi, kişinin yaşam değişikliklerine nasıl uyum sağlayabileceğini ve stresle başa çıkma becerilerini geliştirmesine yardımcı olabilir. Ayrıca, destek grupları veya destekleyici aile ve arkadaş çevresi de kişiye destek sağlayabilir.Uyum Bozukluğu, kişinin yaşamını olumsuz etkileyebilir ve bu nedenle uygun bir tedaviye ihtiyaç duyabilir. Eğer uyum sorunları yaşıyorsanız veya bu konuda endişeleriniz varsa, bir mental sağlık uzmanından yardım almanız önemlidir.Kişilik BozukluklarıKişilik bozuklukları, bir kişinin düşünce tarzı, duygusal tepkileri, davranışları ve ilişkileri üzerinde kalıcı ve esas olarak anormal özelliklere sahip olduğu bir dizi psikiyatrik rahatsızlığı ifade eder. Kişilik bozuklukları, kişinin işlevselliğini ve genel yaşam kalitesini etkileyebilir ve bu tür bozukluklar genellikle ergenlik veya genç yetişkinlik döneminde başlar. Kişilik bozuklukları, genellikle uzun süreli ve sabit bir kalıba sahip olma eğilimindedir ve kişinin düşünce, duygu ve davranışlarını olumsuz etkiler.Amerikan Psikiyatri Birliği’nin tanısal ve istatistiksel el kitabı olan DSM-5, kişilik bozukluklarını üç ana kategoriye ayırır:1.    Duygusal ve Dramatik Kişilik Bozuklukları: Bu kategori, kişinin duygusal denge eksikliği, düşmanca ilişkiler veya dikkat çekme ve onay alma arzusu gibi özelliklere sahip olduğu kişilik bozukluklarını içerir. Buna örnek olarak Borderline Kişilik Bozukluğu ve Narsistik Kişilik Bozukluğu verilebilir.
2.    Eccentric Kişilik Bozuklukları (Garip veya Tuhaf Kişilik Bozuklukları): Bu kategori, kişinin sıradışı veya tuhaf düşünce, davranış ve ilişki tarzlarına sahip olduğu kişilik bozukluklarını içerir. Örnek olarak Şizoid Kişilik Bozukluğu ve Şizotipal Kişilik Bozukluğu verilebilir.
3.    Anksiyete ve Korku İle İlgili Kişilik Bozuklukları: Bu kategori, kişinin genellikle yoğun bir şekilde endişeli ve korkulu olduğu kişilik bozukluklarını içerir. Bu bozuklukların bir örneği olarak Kaçınan Kişilik Bozukluğu verilebilir.Her kişilik bozukluğunun kendine özgü belirtileri ve özellikleri vardır, ve bu bozuklukların her biri farklı bir şekilde kişinin yaşamını etkiler. Kişilik bozuklukları genellikle çocukluk veya ergenlik döneminde başlar ve yaşam boyu devam edebilir. Tedavi seçenekleri arasında bilişsel davranış terapisi (BDT), ilaç tedavisi ve destek grupları yer alabilir. Kişilik bozukluğu tanısı ve tedavisi için bir psikiyatrist veya psikoterapist ile çalışmak önemlidir.Mevsimsel Duygusal Bozukluk (SAD)Mevsimsel Duygusal Bozukluk (Seasonal Affective Disorder – SAD), genellikle kış aylarında daha belirgin hale gelen tekrarlayan bir depresyon türüdür. Bu rahatsızlık, özellikle daha az güneş ışığına ve daha kısa gün sürelerine maruz kalan bölgelerde yaşayan kişilerde daha yaygın görülür. SAD, mevsimsel değişikliklere bağlı olarak kişinin ruh halini, enerji seviyelerini ve genel yaşam kalitesini olumsuz etkileyebilir.Mevsimsel Duygusal Bozukluk’un belirtileri aşağıdakileri içerebilir:1.    Depresif Ruh Hali: Kişi kış aylarında, özellikle sonbahar ve kışın başlangıcında, uzun süren depresif bir ruh haline sahip olabilir.
2.    Enerji Kaybı: Kişi, kış aylarında genellikle yorgun, halsiz ve enerjisiz hisseder.
3.    Aşırı İştah veya İştahsızlık: Bazı kişiler kışın daha fazla yemeye eğilim gösterirken, diğerleri iştahlarını kaybedebilirler.
4.    Ağırlık Değişiklikleri: Mevsimsel Duygusal Bozukluk yaşayan bazı kişiler, kışın kilo alabilirler.
5.    Uykusuzluk veya Aşırı Uyuma: Uyku düzeni değişiklikleri, SAD’in bir belirtisi olabilir. Bazı kişiler daha fazla uyumaya eğilim gösterirken, diğerleri uykusuzluk yaşayabilirler.
6.    Sosyal İzolasyon: Kişi, sosyal aktivitelerden ve sosyal ilişkilerden kaçınmaya başlayabilir.Mevsimsel Duygusal Bozukluk’un nedeni tam olarak bilinmemekle birlikte, güneş ışığı eksikliğinin melatonin ve serotonin gibi beyin kimyasalları üzerinde etkileri olduğuna inanılmaktadır. Bu kimyasallar, ruh halini ve uyku düzenini düzenlemeye yardımcı olan önemli faktörlerdir. Kış aylarında daha kısa günler ve daha az güneş ışığı, bu kimyasalların düzenlenmesinde değişikliklere neden olabilir.Mevsimsel Duygusal Bozukluk, genellikle tekrarlayan bir durumdur ve mevsimler değiştikçe belirtiler şiddetlenebilir. Tedavi seçenekleri arasında ışık terapisi (güneş ışığı taklidi), psikoterapi (terapi) ve bazı durumlarda antidepresan ilaçlar bulunabilir. SAD belirtileri yaşayan kişiler, bir sağlık profesyoneli ile görüşmeli ve uygun tedavi seçeneklerini değerlendirmelidirler.
 

Haber Kaynağı

Close Menu

Wow look at this!

This is an optional, highly
customizable off canvas area.

About Salient

The Castle
Unit 345
2500 Castle Dr
Manhattan, NY

T: +216 (0)40 3629 4753
E: [email protected]